Eğitimde Bağlantıcılık (Connectivism) Yaklaşımı

Sosyal ağlar, internet, ileti, tweet vb. kavramları hepimiz sıklıkla duyarız. Sabah kalktığımızda elimizi yüzümü yıkamadan ilk iş, akıllı! telefonlarımızın ekranlarına bakıp acaba bildirim var mı sorusuna cevap aramaktır. Bağlı kalma hissinin giderek değer kazandığı günümüzde pandemiyle birlikte eğitimde de bağlı kalma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Öğretmen ve öğrenciler olarak daha öncesinde eğlence amaçlı bağlı kalmayı istediğimiz sanal dünyaya artık hepimiz karşılaştığımız pandemi koşulları sonrasında bağlı kalma zorunluluğunu yaşadık. Ve yaşamaya da devam ediyoruz. İçinde bulunduğumuz durumda bize yol gösterebileceğini düşündüğüm bağlantıcılık (connectivism) yaklaşımından size bahsetmek istiyorum. Ama öncelikle öğrenme teorileri üzerinde duralım.

Öğrenme teorileri, psikolojiyi öğrenme süreciyle ilişkilendirmeye yardımcı olan belirgin çerçeveler oluşturur. Yaygın olarak kabul edilen üç öğrenme teorisi arasında davranışçılık, bilişselcilik ve yapılandırmacılık bulunmaktadır.

Davranışçılık: Öğrenme, dış uyaranlara verilen davranışsal tepkilerle şekillenir. Olumlu ve olumsuz ödüller davranışları etkiler.

Bilişselcilik: Öğrenmeyi bir girdi ve çıktı süreci olarak tanımlar. Bilgi gelir, işlenir ve belirli sonuçlara dönüşür.

Yapılandırmacılık: Öğrenme, aktif ve yapıcı bir süreçtir. Öğrenciler, geçmiş fikirleri ve bilgileri yeni bilgilere bağlayarak öğrenirler.

Öğrenmeye ilişkin fikirlerin, tanınan teoriler haline gelmesi için belirli standartları karşılaması gerekir. Başlangıç ​​olarak, teori davranışı tahmin etmede faydalı olmalı ve önemli gözlem ve testlerle ortaya koymalıdır. Yukarıda belirttiğim 3 teori, kökenlerini internetten veya mevcut modern teknolojinin kullanımından çok önce oluşturmalarına rağmen, öğrenciler için öğrenme deneyimlerinin tasarlanmasıyla ilgili olmaya devam ediyor. Günümüz dünyasında değişen durumlar yeni teorilerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Geleneksel öğrenme teorileri ile teknoloji kullanımı arasındaki boşluğu kapatmaya çalışan yeni bir düşünce, teknolojinin öğrenmeye yeni bir mercekle bakabilmesi sağlayan bağlantıcılık teorisidir. 

Bağlantıcılık, Stephen Downes ve George Siemens tarafından desteklenen bir öğrenme teorisidir. Dijital çağ için bir öğrenme teorisi olarak adlandırılan bu teori, hızla değişen sosyal dijital dünyada karmaşık öğrenmeyi açıklamaya çalışıyor. Teknolojik ve bağlantılı dünyamızda eğitimciler, Siemens ve Downes gibi düşünürlerin çalışmalarını dikkate almalıdır. Bu teoriye göre öğrenme, ağlar içindeki bağlantılar yoluyla gerçekleşir. Model, öğrenmeyi tanımlamak için bağlamlar ve bağlantılar içeren bir ağ kavramını kullanır. Öğrenciler kalıpları tanır ve yorumlar, ağların çeşitliliğinden, bağların gücünden ve bağlamlarından etkilenirler. Aktarım süreci, düğümlere bağlanıp eklenerek ve kişisel ağların büyümesiyle gerçekleşir.

George Siemens’e göre, “Bağlantıcılık; kaos, ağ ve karmaşıklık ve kendi kendini organize etme teorileri tarafından keşfedilen ilkelerin bütünleşmesidir. Öğrenme, tamamen bireyin kontrolü altında değil, temel unsurların değiştiği belirsiz ortamlarda gerçekleşen bir süreçtir. (eyleme geçirilebilir bilgi olarak tanımlanır) kendimizin dışında (bir organizasyon veya veri tabanı içinde) yer alabilir, özel bilgi setlerini birbirine bağlamaya odaklanır ve daha fazlasını öğrenmemizi sağlayan bağlantılar mevcut bilme durumumuzdan daha önemlidir. Kararların hızla değişen temellere dayandığı anlayışı ile. Yeni bilgiler sürekli olarak edinilmektedir. Önemli ve önemsiz bilgiler arasında ayrım yapma yeteneği hayati önem taşımaktadır. Yeni bilgilerin dün alınan kararlara dayanarak ortamı ne zaman değiştirdiğini fark etme yeteneği de kritik öneme sahiptir.1

Siemens’e göre Bağlantıcılığın ilkeleri şöyledir:

  1. Öğrenme, bilgi ve fikirlerin çeşitliliğine dayanır.
  2. Öğrenme, özelleşmiş düğümleri veya bilgi kaynaklarını birbirine bağlama sürecidir.
  3. Öğrenme, insan dışı araçlarda bulunabilir.
  4. Daha fazlasını bilme kapasitesi şu anda bilinenden daha kritiktir Sürekli öğrenmeyi kolaylaştırmak için bağlantıları beslemek ve sürdürmek gerekir.
  5. Alanlar, fikirler ve kavramlar arasındaki bağlantıları görme yeteneği temel bir beceridir.
  6. Geçerlilik (doğru, güncel bilgi), tüm bağlantısal öğrenim faaliyetlerinin amacıdır.
  7. Karar vermenin kendisi bir öğrenme sürecidir. Neyin öğrenileceğini ve gelen bilginin anlamını seçmek, değişen bir gerçekliğin merceğinden görülebilir. Şu anda doğru bir cevap varken, kararı etkileyen bilgi ortamındaki değişiklikler nedeniyle yarın yanlış olabilir.

Siemens’e göre öğrenme artık bireysel bir etkinlik değil. Bilgi ağlar arasında dağıtılır. Dijital toplumumuzda, ağlar içindeki bağlantılar ve bağlanabilirlik öğrenmeye götürür. Bağlantıcılık, birçok şirketin bilgi yönetimi faaliyetlerinde karşılaştığı zorlukları da ele alır. Bir veri tabanında bulunan büyük verinin/bilginin, öğrenme olarak sınıflandırılması için doğru bağlamdaki doğru kişilerle ilişkilendirilmesi gerekir. Kutuplarda yaşayan Eskimoların klima kullanım bilgisini vermek bağlamın dışına çıkmak olur ki burada tam anlamıyla öğrenme gerçekleşmez. Günümüzde eğitim biliminde popüler olarak kabul edilen davranışçılık ve yapılandırmacılık kuramları bağlamlardan daha çok bireyselciliği vurgulamaktadır. Elbette bu düşüncenin ortaya çıkışında her bireyin öğrenme seviyelerinin, türlerinin farklılığı bulunmaktadır. Ancak bu farklılıklar üzerinde yoğunlaşmak nedeniyle insanlar, öğrenme ortamları arasındaki bağlantının unutulmasına neden olmuştur. 

Bağlantıcılığın başlangıç ​​noktası bireydir. Kişisel bilgi, organizasyon ve kurumları besleyen, daha sonra oluşan ağı geri besleyen ve daha sonra bireyin öğrenmesini sağlamaya devam eden bir ağdan oluşur. Bu bilgi geliştirme döngüsü (kişisel ağdan kuruluşa), öğrencilerin oluşturdukları bağlantılar aracılığıyla kendi alanlarında güncel kalmalarını sağlar. Dijitalleşme ile birlikte insanlar arasındaki bağı hızlandıran, yeni bilgilerin ortaya çıkışını sağlayan sosyal ağlar ve teknoloji bireyin dışında gerçekleşen bir öğrenmeyi teşvik eder. Bağlantıcılık, dijital toplum olma yolunda ilerleyen günümüz toplumunun öğrenmesi hakkında geleneksel fikirlerde, özellikle de teknoloji kullanımıyla ilgili olanlarda varlığı algılanan boşluklara 21. yüzyıl çözümü olmayı amaçlamaktadır. Bağlantıcılıkta bilgi, düğümler arası veri gelip gittikçe ve sayısız diğer ağlarla birbirine bağlı ağlar üzerinden bilgi aktıkça, değişen kaotik bir fenomendir. 

Bağlantıcılıkta, “anlam inşa etmek” gibi bir ifade hiçbir anlam ifade etmez. Bağlantılar, bir çağrışım süreci yoluyla doğal olarak oluşur ve bir tür kasıtlı eylem yoluyla “inşa edilmez”. … Dolayısıyla, bağlantısalcılıkta bilgi aktarımı, bilgi üretme veya bilgi inşa etme konusunda gerçek bir kavram yoktur. Aksine, öğrenmek için yürüttüğümüz uygulamalarda üstlendiğimiz faaliyetler, kendimizi ve toplumumuzu belirli (bağlantılı) şekillerde büyütmeye veya geliştirmeye benzer.3  

Bilginin eylemler ve deneyimler tarafından oluşturulan bağlantılar kümesi olarak ifade edildiği bağlantıcılık teorisinde  aktarım, doğal ortamda sağlanan bağlantılarla olmaktadır. Vygotsky’nin de dediği gibi eğitimi öğrencinin kendini yetiştirebileceği şekilde yapılandırılması doğal şekilde oluşan bağlantıların kurulmasıyla mümkün olabilir. Her ne kadar geleneksel teorilerin boşluklarını doldurmaya yönelik olduğu düşünülen bağlantıcılıkla ilgili eleştiriler ve zorluklar bulunmaktadır. Kitlesel çevrimiçi açık kurslar (MOOCs) ile ilgili yapılan araştırmalarda (Bkz.5, 6) bu yönleri görebilirsiniz.

 

sobilab_10_QR_big_beyaz

Bizi takip edin:

© SOBİLab. Tüm Hakları Saklıdır.